bulamadim:(
31-10-2019
Anayasa Mahkemesi 24/7/2019 tarihinde E.2016/205 numaralı dosyada, 18/10/2016 tarihli ve 6749 sayılı Kanun’da yer alan; kapatılan yükseköğretim kurumlarında kayıtlı olup devlet veya vakıf üniversitelerine yerleştirilen öğrencilerin mezun oluncaya kadar vakıf yükseköğretim kurumlarına ödemeleri gereken ücretleri ilgili üniversiteye ödemeye devam etmeleri kuralı ile Kanun kapsamında alınan kararlar ve yapılan işlemler nedeniyle açılan davalarda yürütmenin durdurulmasına karar verilemeyeceğini öngören kuralın iptaline; OHAL Kanunu kapsamında karar alan ve görevleri yerine getiren kişilerin bu görevleri nedeniyle hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğunun doğmayacağını öngören kuralın iptali talebinin ise reddine karar vermiştir.
A. Kapatılan Yükseköğretim Kurumlarından Devlet/Vakıf Üniversitelerine Yerleştirilen Öğrencilerin Ücret Ödemelerini Öngören Kural Yönünden
Dava Konusu Kural
Dava konusu kural, kapatılan yükseköğretim kurumlarında kayıtlı olup Yükseköğretim Kurulu tarafından devlet üniversitelerine veya vakıf üniversitelerine yerleştirilen öğrencilerin mezun oluncaya kadar vakıf yükseköğretim kurumlarına ödemeleri gereken ücretleri ilgili üniversiteye ödemeye devam etmelerini öngörmektedir.
İptal Talebinin Gerekçesi
Dava dilekçesinde özetle kuralın eşitsiz bir durum meydana getirdiği belirtilerek kuralın Anayasa’nın 10, 13. ve 42. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Mahkemenin Değerlendirmesi
Millî güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen FETÖ/PDY’ye aidiyeti, iltisakı veya bu örgütle irtibatı belirlenen vakıf yükseköğretim kurumlarının kapatılması olağanüstü hâl kapsamında alınan bir tedbirdir. Sonrasında yapılan yerleştirme işlemleri olağanüstü hâlin gerekli kıldığı tehdit ve tehlikelerin bertaraf edilmesine yöneliktir. Ancak kuralın olağanüstü hâl süresiyle sınırlı olarak uygulanmaması nedeniyle kurala ilişkin incelemenin olağan dönem denetim rejimine göre yapılması gerekir.
667 sayılı KHK ile bazı vakıf yükseköğretim kurumları kapatılmış ve bu kurumlardaki kayıtlı öğrencilerin Yükseköğretim Kurulu tarafından devlet üniversitelerine veya vakıf yükseköğretim kurumlarına yerleştirilmesi öngörülmüştür.
Dava konusu kural ise bu şekilde yerleştirilen öğrencilerin mezun oluncaya kadar kapatılan vakıf yükseköğretim kurumlarına ödemeleri gereken ücretleri yerleştirildikleri üniversiteye ödemeye devam etmelerini düzenlemektedir. Buna göre kapatılan vakıf yükseköğretim kurumlarında kayıtlı öğrenciler, yerleştirildikleri yükseköğretim kurumunun devlet veya vakıf üniversitesi olmasına bakılmaksızın ücret ödemeye devam edeceklerdir. Bu bağlamda, kuralın eğitim ve öğrenim hakkına sınırlama getirdiği anlaşılmaktadır.
Anayasa’nın 13. maddesi uyarınca eğitim ve öğrenim hakkı yalnızca demokratik bir toplumda gerekli olduğu ölçüde sınırlanabilir. Ayrıca getirilen bu sınırlamalar hakkın özüne dokunamayacağı gibi Anayasa’nın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.
Kural kapatılan yükseköğretim kurumlarında öğrenim gören öğrencilerin kayıt yaptırdıkları yıldaki sıralamalarından daha yüksek sırada öğrenci kabul eden yükseköğretim kurumlarına yerleşmelerine de imkân verebileceğinden bu öğrencilerin daha önceden ödedikleri ücretleri yerleştikleri yükseköğretim kurumlarına ödemelerinin ölçülülük ilkesiyle bağdaşmadığı söylenemez. Ancak kural kapatılan yükseköğretim kurumlarına kayıt yaptırdıkları yılda yapılan sınavda aldıkları puana eşit ya da daha düşük puanla öğrenci kabul eden devlet üniversitelerine söz konusu öğrencilerin yerleşmesini de kapsar niteliktedir. Bu durumdaki öğrenciler kapatılan yükseköğrenim kurumlarına ödedikleri ücreti yerleştirildikleri devlet üniversitelerine ödemeye devam edecektir.
Kuralla öğrenim hakkına getirilen sınırlamanın demokratik toplum yönünden hangi zorlayıcı nedene dayandığı anlaşılamamaktadır. Öğrencinin en başından beri yerleşme hakkına sahip olduğu devlet üniversitesini tercih etmeyerek kapatılan vakıf yükseköğretim kurumuna kayıt olması ve sonrasında bu kurumun kapatılması nedeniyle daha önce tercih etmediği devlet üniversitesine yerleştirilmesi sonucunda kural gereği bu üniversiteye ücret ödemeye devam etmesi eğitim ve öğrenim hakkına ölçüsüz bir sınırlama içermektedir. Kural bu yönüyle Anayasa’nın 13. maddesinde aranan temel hak ve özgürlüklerin sınırlanması sırasında gözetilmesi gereken güvencelerle bağdaşmamaktadır.
Söz konusu öğrencilerin yükseköğretim kurumlarına kayıt yaptırdıkları anda aranan başarı sıraları dikkate alındığında bu başarılarına göre devlet üniversitesine kayıt olma hakkını elde ettiklerinden burada bulunan öğrenciler ile kapatılan vakıf yükseköğretim kurumlarından bu şekilde gelen öğrencilerin farklı hukuki durumda oldukları da söylenemez. Kural aynı devlet üniversitesine başarı sırasına göre kayıt yaptırma hakkını elde eden öğrencilerden bir kısmına ücret ödeme zorunluluğu getirdiğinden farklı bir muamele öngörmektedir. Söz konusu farklı muamelenin ise makul ve nesnel bir temele dayandığı söylenemez.
Bu itibarla kapatılan vakıf yükseköğretim kurumuna kayıt yaptırdıkları yılda yapılan merkezî sınavlarda elde ettikleri başarı sıralarına eşit ya da daha az puanla öğrenci kabul eden devlet üniversitelerine öğrencilerin daha önceden ödedikleri ücretleri ödeyerek devam etmeleri eğitim ve öğrenim hakkı bağlamında eşitlik ilkesine de aykırılık teşkil etmektedir.
Açıklanan gerekçelerle kuralın puanı eşit ya da daha düşük devlet üniversiteleri yönünden Anayasa’ya aykırı bulunarak iptaline karar verilmiştir.
B.“Kanun Kapsamında Karar Alan ve Görevleri Yerine Getiren Kişilerin Bu Görevleri Nedeniyle Hukuki, İdari, Mali ve Cezai Sorumluluğu Doğmaz” Kuralı Yönünden
Dava Konusu Kural
Dava konusu kural; Kanun kapsamında karar alan ve görevleri yerine getiren kişilerin bu görevleri nedeniyle hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğunun doğmayacağını öngörmektedir.
İptal Talebinin Gerekçesi
Dava dilekçesinde özetle, dava konusu hükme dâhil kişilerin sorumsuzluğunun düzenlendiği bu yönüyle kuralın Anayasa’nın 2. ve 10. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Mahkemenin Değerlendirmesi
6749 sayılı Kanun’un amacı ilgili maddesinde de belirtildiği gibi olağanüstü hâlin ilanına neden olan tehdit ve tehlikelerin bertaraf edilmesidir. Bu nedenle dava konusu kuralın da bu kapsamda aynı amaca yönelik olduğu açıktır. Ancak anılan Kanun’un birçok hükmünün sadece olağanüstü hâl döneminde uygulanma imkânı varken bir kısmının olağan dönemde de uygulanabilmesi mümkündür. Dolayısıyla kural sadece olağanüstü hâl süresiyle sınırlı olmadığından kuralın Anayasa’nın olağan dönem kuralları yönünden öngördüğü denetim rejimine göre incelenmesi gerekir.
Kurala göre 6749 sayılı Kanun kapsamında karar alan ve görevleri yerine getiren kişilerin bu görevleri nedeniyle hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğu doğmayacaktır. Kanun’da belirtilen söz konusu karar ve görevler incelendiğinde bunların olağanüstü halin ilanına neden olan koşulların ortadan kaldırılmasına yönelik tedbirlere ilişkin olarak verilen kanuni yetkilerin icra edilmesinden ibaret olduğu anlaşılmaktadır.
Kanunların verdiği yetkinin kullanılması ya da kanunlarca verilen görevlerin yerine getirilmesi veya bu kapsamda kararlar alınması, hukuk sistemimizce hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilmiştir. Bir fiilin hukuka uygunluğu onun hukuk sisteminin tamamıyla uyumlu olduğunu gösterir. Bu durum hukukun bütünlüğü ilkesinin bir sonucudur. Bu nedenle hukuka uygun bir fiil nedeniyle onu icra edenlerin sorumluluğu söz konusu değildir. Başka bir ifadeyle hukuka uygun bir fiili gerçekleştirenlere hukuki, idari, mali ve cezai sorumluk yüklenemez.
Kanunla verilmiş olan bir görevin yerine getirilmesi ya da bu kapsamda bir karar alınması, kişiye verilmiş bir görevken aynı zamanda bu görevin yerine getirilmesinin hukuka aykırılık oluşturması çelişkiye sebep olur. Bu nedenle kişilerin kanunlarca verilmiş olan görevleri kanuni usul ve esaslara uygun olarak yerine getirmeleri ya da bu kapsamda karar almaları sonucunda hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluklarının doğmaması tabiidir.
Anayasa Mahkemesinin çeşitli kararlarında vurguladığı üzere demokratik ülkelerde olağanüstü yönetim usulleri hukuku dışlayan, keyfî yönetim anlamına gelmez. Olağanüstü yönetimler kaynağını Anayasa’da bulan, anayasal kurallara göre yürürlüğe konulan, yasama ve yargı organlarının denetiminde varlıklarını sürdüren rejimlerdir.
Bu bağlamda kural bir yargılama engeli getirmemektedir. Haksızlık oluşturduğu ileri sürülen fiiller için yapılacak incelemede söz konusu fiilin kural bağlamında görev gereği ya da görevden kaynaklanıp kaynaklanmadığının değerlendirileceği kuşkusuzdur. Kanun’da belirtilen kişilere hukuka aykırı, haksız fiil veya suç işleme görev veya yetkisinin verilmediği ve verilemeyeceği açık olduğuna göre kuralın haksız fiil veya suç teşkil eden eylemleri kapsamadığı tartışmasızdır.
Öte yandan kuralla Kanun kapsamında karar alan ve görevleri yerine getiren kişilerin yerine getirdikleri görev ve kararları nedeniyle sorumlu tutulmamalarının nedeni bu kişilerin haksız fiil veya suç teşkil eden eylemlerine hukuki ve cezai bağışıklık tanıyarak bunlara kendileriyle aynı durumda bulunan kişilere nazaran özel bir imtiyaz ve ayrıcalık tanımak değildir. Bunun nedeni olağanüstü hal dönemiyle sınırlı ve olağanüstü halde alınması gereken dolayısıyla olağan dönemin hukuki düzenlemelerinden oldukça farklı olan tedbirlerin icrasına yönelik görevlerin herhangi bir endişe ve tereddüt duyulmadan yerine getirilmesini sağlamaktır. Dolayısıyla söz konusu kuralın eşitlik ilkesini zedeleyen bir yönü bulunmamaktadır.
Açıklanan gerekçelerle kural Anayasa’ya aykırı bulunmayarak iptal talebinin reddine karar verilmiştir.
C. “Kanun Kapsamında Alınan Kararlar ve Yapılan İşlemler Nedeniyle Açılan Davalarda Yürütmenin Durdurulmasına Karar Verilemez” Kuralı Yönünden
Dava Konusu Kural
Dava konusu kural; Kanun kapsamında alınan kararlar ve yapılan işlemler nedeniyle açılan davalarda yürütmenin durdurulmasına karar verilemeyeceğini öngörmektedir.
İptal Talebinin Gerekçesi
Dava dilekçesinde özetle, dava konusu kuralın yürütmeyi durdurma kararının verilme imkânını tümüyle ortadan kaldırdığı, bu durumun Anayasa’nın 125. maddesine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Mahkemenin Değerlendirmesi
Kural içeriği itibarıyla olağanüstü hâlin ilanına neden olan tehdit ve tehlikelerin bertaraf edilmesine yönelik olmasına rağmen olağanüstü hâl süresini aşacak biçimde uygulanmaya imkân vermektedir. Bu durumda kurala ilişkin incelemenin Anayasa’nın olağan dönem kuralları yönünden öngördüğü denetim rejimine göre yapılması gerekir.
Anayasa’nın 125. maddesinde idari işlemin uygulanması hâlinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda gerekçe gösterilerek yürütmenin durdurulmasına karar verilebileceği; yürütmenin durdurulması kararı verilmesinin olağanüstü hâl, seferberlik ve savaş hâlinde, ayrıca millî güvenlik, kamu düzeni ve genel sağlık nedenlerine bağlı olarak kanunla sınırlanabileceği hükme bağlanmıştır.
Dava konusu kuralda ise herhangi bir ayrım yapılmaksızın Kanun kapsamında alınan kararlar ve yapılan işlemler nedeniyle açılan davalarda olağanüstü hâl süresinin sona ermesinden sonraki süreyi de kapsar şekilde yürütmenin durdurulmasına karar verilemeyeceği belirtilmiştir. Bu nedenle, yürütmenin durdurulması kararı verilme imkânını tümüyle ortadan kaldıran söz konusu düzenleme, Anayasa’nın 125. maddesinin beşinci fıkrasıyla açıkça çelişmektedir.
Açıklanan gerekçelerle kuralın Anayasa’nın 125. maddesine aykırı bulunarak iptaline karar verilmiştir.