bulamadim:(
25-06-2019
Anayasa Mahkemesi 10/4/2019 tarihinde, E.2018/136 numaralı dosyada 12/6/1933 tarihli ve 2308 sayılı Kanun’un; ilk dört maddesinin iptaline karar vermiştir.
İptal Talebinin Gerekçesi
Başvuruda; zamanaşımına uğramış kâr payı alacağının devlete geçmesini öngören kuralın şirket ve ortaklar bakımından telafisi zor sonuçlar doğurabileceği, devletin özel piyasalar açısından görevinin düzenleyici, koruyucu ve geliştirici tedbirleri almakla sınırlı olduğu belirtilerek kuralın Anayasa’nın 13. ve 35. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Dava Konusu Kural
Dava konusu kuralda, anonim, limited ve komandit şirketlerde (komanditer ortaklar için) konusu faiz, kâr, ikramiye gibi menfaatler olan alacak haklarının beş senenin sonunda, konusu bedele dönüşen pay veya tahvil bedelleri olan alacak haklarının ise on senenin sonunda zamanaşımına uğrayacağı ve devlete geçeceği hükme bağlanmıştır.
Mahkemenin Değerlendirmesi
Malikin mülkünü kullanma ve mülkü üzerinde tasarruf etme yetkilerinden herhangi birinin sınırlanması veya mülkünden yoksun bırakılması mülkiyet hakkına müdahale teşkil eder. Bu yönüyle itiraz konusu kural mülkiyet hakkına müdahale niteliğindedir.
Kural, şirketin zamanaşımına uğrayan borçları niteliğindeki menfaat ve bedeller üzerindeki mülkiyet hakkını sınırsız ve süresiz olarak ortadan kaldırmasının yanında şirketin bu borçları ödemesi ihtimalini de bertaraf etmektedir. Söz konusu menfaat ve bedellerin devlete intikali, şirketin mal varlığını doğrudan azaltması yanında dolaylı olarak da şirket ortaklarının paylarının değerinde düşmeye yol açacak olması sebebiyle ortakların mülkiyet hakkı üzerinde de dolaylı bir etki göstermektedir. Benzer etki yine dolaylı olarak şirketin tahvil ve intifa senedi gibi senetlerinin hak sahipleri için de söz konusudur.
Mülkiyet hakkına yönelik müdahalenin Anayasa’ya uygun olabilmesi için anılan hüküm gereğince sınırlamanın yalnızca kanuna dayanması ve kamu yararı amacı taşıması yetmemekte ayrıca ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılması gerekmektedir.
Ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Öngörülen tedbirin ulaşılmak istenen kamu yararı karşısında maliki olağan dışı ve aşırı bir yük altına sokması durumunda müdahalenin orantılı ve dolayısıyla ölçülü olduğundan söz edilemez.
Sermaye şirketleri de gerçek kişiler ve diğer tüzel kişiler gibi mülkiyet hakkı kapsamında zamanaşımına uğramış borçlarının karşılığını oluşturan mal varlığı değerleri üzerinde serbestçe tasarrufta bulunma hakkına sahiptir. Şirketlerin zamanaşımına uğramış söz konusu borçlarına karşılık oluşturan değerlerin devlete intikalini öngören kural malike aşırı bir külfet yüklenmesine sebep olmaktadır.
1933 yılının şartlarında böyle bir hükmün bulunması gerekli görülebilir ancak günümüz koşullarında devletin gelir sağlamak için vergi ve benzeri başka araçlara başvurabileceği gözden kaçırılmamalıdır. Bu yönüyle amaca ulaşmak için daha hafif araçlar öngörülmesi mümkün iken bu araca başvurulmasının gerekli, dolayısıyla ölçülü bir müdahale olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla kuralın sermaye şirketlerinin mülkiyet hakkını ölçüsüz bir biçimde sınırlandırdığı anlaşılmaktadır.
Açıklanan gerekçelerle kural Anayasa’nın 13. ve 35. maddelerine aykırı bulunmuş ve iptaline karar verilmiştir.
Öte yandan, 2308 sayılı Şirketlerin Müruru Zamana Uğrayan Kupon Tahvilât ve Hisse Senedi Bedellerinin Hazineye İntikali Hakkında Kanun’un 1. maddesinin birinci fıkrasının iptali nedeniyle uygulanma imkânı kalmayan ikinci ve üçüncü fıkraları ile 2., 3. ve 4. maddelerinin 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 43. maddesi gereğince iptaline karar verilmiştir.