bulamadim:(
18-04-2019
Olaylar
Başvurucu, banka tarafından tahsil edilen masrafın iadesi istemiyle Tüketici Hakem Heyeti Başkanlığına (Hakem Heyeti) başvurmuştur. Hakem Heyeti 27/7/2015 tarihli kararıyla başvurucunun talebini reddetmiştir.
Kararın tebliği için başvurucunun adresine çıkarılan tebligat, 29/8/2015 tarihinde alıcının adreste tanınmadığı belirtilerek iade edilmiştir. Karar, 9/3/2016 tarihinde Tebliğ Tebellüğ Belgesi başlıklı tutanakla elden tebliğ edilmiştir. Başvurucu, 18/3/2016 tarihinde Tüketici Mahkemesinde Hakem Heyeti kararına itiraz etmiştir. Mahkeme, 14/6/2016 tarihli kararında itirazın yasal süreden sonra yapıldığını belirterek süre aşımı nedeniyle davayı reddetmiştir.
İddialar
Başvurucu, tüketici hakem heyeti kararına yapılan itirazın süre yönünden reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
Mahkemenin Değerlendirmesi
Somut olayda değerlendirilmesi gereken konu, başvurucunun talebinin davaya konu yapılmamasının mahkemeye erişim hakkına orantısız bir müdahale oluşturup oluşturmadığıdır.
6502 sayılı Kanun'da tüketici hakem heyetinin kararlarına karşı tebliğ tarihinden itibaren on beş (15) gün içinde tüketici mahkemesine itiraz edebileceği, tüketici mahkemesinin vereceği kararın kesin olacağı belirtilmiştir.
Mahkemenin ret kararına esas aldığı tebligat evrakı esasen 29/8/2015 tarihinde alıcının adreste tanınmaması nedeniyle iade edilmiş, 9/3/2016 tarihinde usulüne uygun olarak elden başvurucu vekiline tebliğ edilmiştir. Dolayısıyla süre aşımında referans alınacak tarih 9/3/2016 olmasına karşın Hakem Heyeti ve Mahkeme 29/8/2015’i referans alarak karar vermiştir.
Buna göre; başvurucunun davanın on beş (15) günlük yasal sürede açıldığına ilişkin itirazının aksine Mahkemenin gerekçesinin mevcut belgeler çerçevesinde yeterli ve kabul edilebilir nitelikte olmadığı anlaşılmıştır. Öngörülebilirlik sınırları içinde değerlendirilemeyecek nitelikte verilen ret kararının başvurucunun kanun yolunu kullanması imkânını ortadan kaldırdığı değerlendirilmiştir. Ret kararıyla başvurucunun katlanmak zorunda kaldığı külfetin hedeflenen meşru amaçlarla orantısız olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.