bulamadim:(
01-08-2019
Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu 20/6/2019 tarihinde, S.M. (B. No: 2016/6038) başvurusunda Anayasa'nın 36. ve 38. maddesinde güvence altına alınan masumiyet karinesinin ihlal edildiğine karar vermiştir.
Olaylar
Bir üniversitede araştırma görevlisi olan başvurucunun eski kız arkadaşı, başvurucunun sürekli olarak kendisini takip ederek rahatsız ettiği iddiasıyla Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunmuştur.
Aile Mahkemesi (Mahkeme), başvurucu hakkında kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçundan başlatılan soruşturma kapsamında kolluk makamı tarafından alınan tedbir kararını hâkim onayına kadar geçen süre için onaylamıştır. Mahkeme ayrıca iki ay süreyle geçerli olmak üzere başvurucunun eski kız arkadaşına yaklaşmamasına ve onu rahatsız etmemesine karar vermiştir. Mahkeme bu kararında başvurucu için “şiddet uygulayan” ifadesini kullanmıştır.
Bu arada Cumhuriyet Başsavcılığı olayla ilgili kamu davası açılmasını gerektirir nitelikte ve yeterlilikte delil bulunmadığını belirterek kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Mahkeme başvurucunun tedbir kararına itirazını reddetmiştir.
Başvurucu bu süreçte eski kız arkadaşının kendisini takip ettiğini ve tanımadığı kişilerden tehditler aldığını belirterek tedbir talebinde bulunmuş ve Mahkeme karşı taraf aleyhine geçerli olmak üzere bir ay süreyle tedbir kararı vermiştir.
İddialar
Başvurucu, aile mahkemesi tarafından verilen tedbir kararında geçen ifadeler nedeniyle masumiyet karinesinin ihlal edildiğini öne sürmüştür.
Mahkemenin Değerlendirmesi
Masumiyet karinesi, hakkında suç isnadı bulunan bir kişinin adil bir yargılama sonunda suçlu olduğuna dair kesin hüküm tesis edilene kadar masum sayılması gerektiğini ifade etmektedir. Hiç kimse, suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar yargılama makamları ve kamu otoriteleri tarafından suçlu olarak nitelendirilemez ve suçlu muamelesine tabi tutulamaz.
Başvurucu; tedbir kararlarında kullanılan “şiddet uygulayan” ibaresinin suç işlediği izlenimi doğurduğunu, hakkında gerçek olmayan iddialara dayalı olarak verilen tedbir kararında kullanılan ifadelerin masumiyetini zedelediğini iddia etmiştir.
Masumiyet karinesi değerlendirilirken hakkında kesinleşmiş mahkûmiyet kararı olmayan kişilerle ilgili olarak yapılan diğer yargılamalar sonucunda verilen mahkeme kararlarında geçen ifadelerin dikkatli ve özenli kullanılması, ifadelerin bağlam ve amacını aşacak şekilde kullanılıp kullanılmadığının somut olay koşullarında değerlendirilmesi gerektiği açıktır.
“Şiddet uygulayan” tabirinin bu nitelikteki tedbir kararlarında şablon olarak kullanılması yerine her somut olay çerçevesinde mahkeme veya diğer adli makamlarca değerlendirilerek titiz bir yaklaşım sergilenmesi gerekmektedir.
6284 sayılı Kanun'da “şiddet uygulayan” kavramı kullanılmış ise de bu tabirin her olayda uygulayıcılar tarafından kullanılmasını zorunlu kılan bir hüküm bulunmamaktadır. Mahkeme ve ilgili makamlar tarafından verilen tedbir kararlarında “şiddet uygulayan” yerine başka uygun tabirlerin kullanıldığı da görülmektedir. Zira uygulama açısından genel anlamda “şiddet uygulayan” ibaresinin kişinin suç konusunu doğurabilecek eylemleri işlediği izlenimini oluşturan, sorunlu bir tabir olduğu anlaşılmaktadır.
Somut olayın koşullarında başvurucu hakkında “şiddet uygulayan” ifadesinin kullanılmasının, başvurucunun takipsizlik kararına konu eylemi işlediği ya da farklı şiddete yönelik eylemleri fiilen gerçekleştirdiği izlenimini doğurduğu anlaşılmıştır. Bu açıdan kararda geçen ifadelerle başvurucunun tedbire konu eylemleri işlediği veya suçlu olduğu inancının yansıtıldığı sonucuna ulaşılmıştır.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. ve 38. maddelerinde güvence altına alınan masumiyet karinesinin ihlal edildiğine karar vermiştir.
Somut başvuruda, masumiyet karinesini ihlal ettiği tespit edilen ifadelerin mahkemelerin kararlarının sonucunu etkileyen bir yönünün bulunmadığı değerlendirildiğinden, tedbir kararıyla ilgili olarak yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmadığı kanaatine varılmıştır. “Şiddet uygulayan” ve “şiddete uğrayan” ibaresinin mahkeme kararlarından çıkarılmasıyla, ihlalin giderilmiş olacağı anlaşıldığından mahkeme kararlarında geçen ve ihlal sonucunu doğuran ifadelerin ilgili Mahkemelerce -yeniden yapılmasına gerek kalmaksızın- düzeltilmesine hükmedilmesinin yeterli olacağı sonucuna ulaşılmıştır.
KAYNAK: ANAYASA MAHKEMESİ RESMİ WEB SİTESİ
KARARIN TAM METNİ İÇİN TIKLAYINIZ.